Kolay Olmayacak!
Kolay Olmayacak!
Sportif anlamda 1 koyup 5 aldığımız 17-18 sezonundan sonra bir kuluçka sezonuna daha başladık. Mali açıdan güvenli, yatırım vadeden ve gelir kalemlerinin artacağı 19-20 sezonuna geçiş niteliği taşıyan bu sezona başlarken Göztepe camiasındaki iklim oldukça yumuşak gözüküyordu. Gerek sezon başı kampı, gerekse yeni sezonun kadrosunu oluşturma safhası taraftar nezdinde güvenli gözlerle takip edildi.
Forvet transferi her ne kadar gecikmiş olsa da, diğer bölgelere yapılan transferler; Göztepe’nin hem transfer pazarındaki pazarlık gücünün hem de oyunculara hissettirdiği gelecek potansiyelinin ne denli kuvvetli olduğunu kanıtlaması açısından da önem taşıyordu. Bilhassa lig takımlarıyla girdiği rekabetten Yasin’i, Titi’yi ve Gassama’yı alarak çıkmak, Göztepe’yi artık ligin orta-üst sınıfının bir temsilcisi yapıyordu.
Geçtiğimiz Mayıs ayından itibaren doğan forvet ihtiyacının giderilmemesi haricinde, zaten büyük ölçüde korunan omurgaya tatmin edici takviyeler gerçekleştirilmişti. Bunlara ek olarak kapasitesinin yetersizliğine rağmen Bornova Stadı için çıkarılan kombinelerden elde edilen gelir ligin en yüksek 4. Geliri olmuş ve stadın yine kapalı gişe olacağı sezon başlamadan kesinleşmişti. Kısacası Göztepe için sezon başlarken olumsuz giden, moral bozan, endişe uyandıran hiçbir gelişme yoktu. Ama konu Göztepe olunca huzur ve dinginlik yerini kolayca gerginlik ve soru işaretlerine bırakabilir ve bu kimseyi şaşırtmaz.
Yatay seyirde ilerleme öngörüleri Göztepe’de pek karşılık bulmaz. Burada huzur eşyanın tabiatına aykırı. Kısacası yeni bir sezona başlarken Göztepe bizlere yine mücadele vadediyor… Yeni Malatyaspor maçını ele almaya önce saha içinden başlayalım. Tamer Tuna’nın ayrılmasından sonra göreve gelen Bayram Bektaş Hoca şüphesiz kendini kanıtlamaya aç, kendi jenerasyonunun öncülerinden olmayı arzu eden, oyun düşünebilen ve düşündüğü oyunu sahada uygulamaya çalışan bir teknik adam. Neden düşündüğü oyunu sahada uygulatmak isteyen dedim, çünkü Bayram Hoca’nın oynatmaya çalıştığı oyun karakteristik olarak Tamer Tuna’nın Göztepe’siyle farklılıklara sahip ve bunu saha içinde rahatça görebildik.
Golü yiyene kadarki geçen 20 dakikalık sürede oynamak istediğimiz oyunu görebildik yalnızca çünkü ardından malum gelişmeler kaos futbolunu zorunlu hale getirdi. Ne yaptık 20 dakikada? Topu sürekli ama sürekli kanatlara oynadık. Bunu ya Titi’nin düzgün sol ayağını kullanarak yaptık ya da beklerle topu sürüp, 1’e 2 yaparak topu öndeki hücumcu kanatlara aktardık. Top Halil ve Gouffran’a geldiğinde ise işi onların hünerine bıraktık. Kanatlarımız Deniz’in rakip ceza sahası yayında rakibi sırtına alarak boş alan yaratması sayesinde içeri kat etti fakat Ghilas’ın çapraz koşuları yapmaması sebebiyle rakip defansı aşamadık. Bu oyunun geçen yılki oyundan farklılığı tamamen orta saha anlayışıydı. Scarione’den alınan verimin sıfıra yakın olmasından sonra orta sahayı pas yapabilen ama hücum gücü kısıtlı 3’lüden kurduk genel olarak. Selçuk-Rotman-Poko-Castro rotasyonundan kurulan orta saha topla ileri çıkışları göbekten gerçekleştirir, top ancak 3. Bölgeye gelince ve rakibi aşamamız halinde kanatlara açılırdı. Elde merkez santraforda etkin var olan bir oyuncunun olmayışı bizi Deniz-Ghilas önlü-arkalısıyla sahaya çıkmaya zorunlu bırakınca, topu merkezden ekstra çabayla taşıma anlayışını değil, daha kısa yoldan ama bireysel çaba gerektiren kanat oyununu tercih ettik. Güncel kadro yapısıyla oynanması gereken oyun buydu, Bayram Hoca da bunu tercih etti.
Ben bu oyunun eninde sonunda sonuç getirebileceğini düşünenlerdenim. Şanssızlığı bunu 20 dakika tecrübe edebilmesiydi. Çünkü ortam 20. Dakikadan sonra bambaşka bir kimliğe büründü. VAR olayına girmeden saha içinden devam etmek istiyorum. Kendisi için ödenen bedel, gelişiyle taraftarda oluşan beklenti ve saha içindeki performansıyla yaşattığı hayal kırıklığı düşünüldüğünde geçen sezonun en çok konuşulan isimlerinin belki de başında gelen Goufrran yeni sezonda kadroda tutuldu. Artan döviz kuru da hesaba katıldığında Gouffran’dan verim alabilmek kulüp için oldukça önemli hale geldi. Bunu aklıselim tüm Göztepe taraftarı farkındadır diye düşünüyorum. Bir de yeni sezon yapılanmasında kendisine verilen 10 numara da sembolik açıdan Gouffran’a verilen psikolojik desteği niteler durumda. Fakat Malatya maçında saha içi-saha dışı sebeplerle oyunun akışının değiştiği dakikalarda oyundan alınan ilk oyuncu olması tüm bu yeni sezon umutlarını çok olumsuz etkiledi fikrindeyim. Gerek sezon öncesi kampında gerek verilen demeçlerde arkasında ısrarla durulan bir oyuncunun, herkesten önce 30. Dakikada oyundan çıkarılmasına şahsen anlam veremedim. Hele sahada Ghilas adında bir futbolcu halüsinasyonu varken. Kazanılması kulüp için bilhassa maddi öneme sahip bir oyuncunun böyle çıkarılması doğru değildi. Nitekim Gouffran’ın çıkması sonrası ilk yarı bitene kadar oyumuzda gözle görülür bir değişim yaşamadık. Değişimi Ghilas’ın çıkması Yasin’in girmesinden sonra yaşadığımızı da hesaba katarsak keşke ilk değişim tercihini Gouffran’dan yana kullanmasaydık diyor insan.
Bu futbola benzemeyen futbol müsabakasından puan ile ayrılsaydık yeni kurulan kadronun “takım” olabilmesi için gereken süre yarı yarıya azalacaktı. Yine de 9 kişiyle verilen mücadele, hırs ve azim bu geçiş sezonu için büyük bir umut kaynağı oldu. Orta sahada pas yeteneği üst seviye olan Borges’in takıma katılmasıyla hücum çeşitliliğimizin de artacağını düşünürsek karamsar olmak için henüz çok erken. Ama takımın bas bas bağırdığı bir S.O.S. mesajı var. Bunu görmemek mümkün değil. Ne yazık ki Demba Ba gibi bir oyuncunun Pazar günü sahada olmayışı 21. Dakikaya 2-0 önde giren bir Göztepe izlememize engel olmasına neden oldu. Merkez santrafor bölgesine soğukkanlı, son vuruşu olan, rakip tandemi meşgul edebilecek bir oyuncunun da takıma katılmasıyla bambaşka bir Göztepe izleyeceğimize dair güvenim tam.
Son olarak VAR teknolojisi ve hakemler… İyi niyet, kötü niyet tartışmalarını bir kenarı bırakırsak, özgüveni düşük Türk hakemliği açısından VAR teknolojisi bir kaçış noktası haline gelme tehlikesini taşıyor. Her pozisyonda sorumluluğu ekrana bırakan dolayısıyla oyun akışını engelleyen bu özgüven düşüklüğü, tartışmalı pozisyonların yaratacağı kaosu daha da körüklüyor. Ofsayt olan/olmayan gol pozisyonlarını süzemeyen yan hakemler topu orta hakeme, zaten pozisyonu süzemeyecek açıda olan orta hakemde topu VAR hakemlerine bırakıyor. Ortada hem yetki karmaşası var hem de sorumluluktan kaçma psikolojisi var. Görünen o ki hakemlerimiz VAR teknolojisini pratikte uygulamaya hazır değiller ve yine görünen o ki bu süreç oturana kadar takımların canları yanmaya devam edecek. Büyük ekonominin döndüğü bu sektörde güven ve liyakat son derece önemli. Bu teknoloji tüm futbol paydaşlarının, oyuna olan güvenini arttırmaya yönelik uygulanmak isteniyorsa, bunu uygulayacak olan hakemler bu teknolojiyi içselleştirmek ve doğru yönetmek zorundalar. Umarım Göztepe’miz bu süreçten daha fazla olumsuz etkilenmez.
Gerek yönetimimizin gerekse teknik ekibimizin Malatya kazasından gerekli çıkarımları yaptığına eminim. Taraftar olarak da bizim yapmamız gereken takımın mücadele gücüne ve hırsına inanarak, olumsuz düşünceleri zihinlerimizden atmamızdır. Tünelin ucu aydınlık ve aydınlık artık çok yakın.
Yazar: Tayanç Üşümezgezer
Yorumlar (5)
iskenderkar
Misafir
Misfir
tunc
Misafir